Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Bilimleri Araştırma Merkezi ve Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nesrin Özören, Corona gibi yeni virüslerin evrimleşmesi ve hızlı yayılmasının nedeninin iklim değişikliği, kalabalık nüfus ve artan küresel nüfus hareketliliği belirtiyor.
Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan Corona (Korona) virüsü ile ilgili dünya alarma geçti. Dünya Sağlık Örgütü’nün acil durum ilan ettiği Corona virüsü, soğuk algınlığından Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS) ve Ağır Akut Solunum Sendromu (SARS) gibi daha ciddi hastalıklara kadar çeşitli hastalıklara neden olan büyük bir virüs ailesinin parçası. Virüslerin genel olarak nasıl genetik değişim sonrası insana geçebildikleri ve insan için taşıdıkları teknolojiler konusunda uzmanlaşan Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Bilimleri Araştırma Merkezi ve Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nesrin Özören ‘den bilgi aldık.Özören, küresel çevrenin yağmurlu, yağmurlu iklim ve insan hareketliliğinin daha önce bilinmeyen virüslerin ve hastalıkların ortaya çıkmasında ve hızlı yayılmasında etkili olduğunu belirtti.
SARS ve MERS’ten sonra şimdi de Corona virüsü dünya gündemine yerleş ti. Virüsler genetik değişime nasıl uğruyor? Bu hastalıklarda virüsler nasıl bir evrim izliyor ve virüsler insana hangi yollarla geçiyor?
Normal bir nezle virüsü, Corona veya Influenza (grip) virüs yapılarında kodladıkları sözlerden, RNA parçalarından oluşuyor. RNA’nın kopyalanken çok fazla hata yapma yapma var. Virüsün çoğalması için gereken ise konak bir hücre. Virüs konak hücreye yapışıp (burun, boğaz, solunum yolu epitel) içinde yer alır o konak hücrenin içinde ve metabolizmasını korsan olarak kullanarak üretebiliyor. Virüsün kopyalayıp, üretilebilmesi için bazı mekanizmalar var. Grip virüsünün sekiz adet RNA parçasından oluşan genomu var ve buna bağlı kodlayan RNA üretiyor, kendi enzimlerini üretiyor ve sonrasında konak hücrenin zarından tomurcuklanıyor, yeni virüsler ortaya çıkıyor.Bu yeni virüsler yakındaki diğer konak hücrelere birleşerek satın aldığında yeni bir çoğalma döngüsü başlıyor.
Aşılarının güvenli bir şekilde uygulandığı ve beş yıl ve üzeri virüsler ise DNA virüsleri koruyuculuğu. Hepatit B (sarılık yapan) virüsü, genomu DNA’dan oluşuyor. Bu virüs için de konakçı bir hücreye ihtiyaç var (hücresi) DNA kopyalanırken hata yapma riskli daha düşük, RNA kopyalanırken ise hata daha fazla.
Corona, SARS veya MERS gibi virüslerin kaynağı ise RNA virüsleri olarak biliniyor. Corona virüsünün taşıyıcısının yarasa olduğu belirlendi. Yarasadan yarasaya geçen bir virüs var ve o virüs mutasyona uğruyor. Ancak geçirilen her mutasyon virüsü daha tehlikeli yapmıyor. Tamamen zararsız veya kendini kopyalamayan, yayılması mümkün olmayan virüsler de ortaya çıkabilir ancak bunlar yapamayacağı için Bu gözlemlememiz mümkün değil. Fakat virüs yeni bir özellik sayesinde geçişgenlik kazandıysa çoğalabiliyor ve böylelikle bu virüsleri izleyebiliyoruz. Virüsün konak içinde kopyalanması ve bir sonraki konağa varabilmesi için farklı özelliği olan virüslerin hayatta kaldıklarını görüyoruz.Rastgele mutasyonlardan yarasa hücresine çok iyi yapışan virüs artık insan hücresine de iyima özelliği kazanıyor.
Virüsün her geçtiği canlıdan canlıya veya türden türe kendi sağ kalım mücadelesi söz konusu. Virüs başka bir canlıda kopyalanabilmek için canlının hücre zarıdaki proteinlerden birine, sanki bir limana varmış gibi, birleştirilebiliyor. İnsan hücresine yapabilir hale gelebilir zaman orada çoğalmaya başlıyor. Yarasa hücrelerinin üzerinde de benzer konakçı proteinler mevcuttur. Yarasalar, şempanzeler, fareler ile insan hücre zarı arasında çok büyük farklar yok. İmmünolojik bakımdan virüsün yarasadan insana sıçraması büyük bir eşik. Corona virüsünde virüsün insandan insana geçebildiği de görüldü. Bu da virüsün insan vücudunda sağ kalmayı başarıp kendi kopyalarını başardığını gösteriyor.
Virüslerin özellikle kış döneminde ortaya çıkması tesadüf mü?
Virüsler sadece kış mevsiminde ortaya çıkan partiküller değil, yazın da ortaya çıkabiliyorlar ancak kışın popülasyonları daha fazla büyüyor ve insanlar yazı yanıtı da daha zayıf düştüğü için hastalık sıklığı artıyor. Virüsün insana geçmesi hapşırma, öksürme gibi yollarla virüs yayılmaya yayacağı partiküller içinde kaç tane virüsüne bakmak gerekiyor. Virüs konakçı hücrelerin içinde çok iyi kopyaladığında bu oran yükseliyor ve bulaşma artıklarıyor. Örneğin, bir öksürmeden sonra bir metrelik bir alana dağılan bir milyon sıvı taneci içinde sadece beş partikülde virüs olsun ve sonra başka bir insana bulaşmış olsun. Kişinin sistemi çok güçlüyse bu virüsü yok edeceği için hissetmez ve hastalanmaz bile. Bu kişiler taşıyıcı olabilirler.Nitekim Corona virüsünde hastalık belirtisi taşımayan bir insandan da virüsün bulaşabildiği görüldü. Çin hükümeti geçmişte SARS gibi bir deneyime sahip olduğu için çok büyük kullanım aldı ancak Corona SARS’tan daha az öldürücü bir virüs. Oran olarak bakacak yüzde 3-5 bir öldürme kapasitesi söz konusu, SARS’ta ise bu çok yüksekti. Elbette önümüzdeki günlerde Corona virüsü ile ilgili gelişmeleri izleyip göreceğiz. Ancak mevcut verilerle söylemek mümkün; Corona virüsü çok korkutucu bir virüs değil. Yeni bir virüs çıktığında en önemli sorun insanın bu yeni virüsle ilk kez karşılaşmasından doğuyor. 65 yaş üstü kişiler, organ nakli oluşturuyor, organ nakli kanser oluşturuyor.
Corona virüsünün neden daha önce değil de şimdi çıktığı merak konusu. Bunun nedeni nedir?
Bu soru çok soruluyor ancak kesin bir cevabı bulunamadı. Çin asırlardır yaban hayvanları tüketiliyor. Bu nedenle bugün bu virüsün çıkmış olduğu sorusu yanıtlanabilmiş değil. Akla gelen ihtimallerden ilki, iklim değişikliği olabilir. İklim değişikliği, sıcaklıkların artması sağlama sistemlerini ve yarasaların taşıdığı virüsleri de etkiliyor. İkinci etken aşırı kalabalık şehir hayatı ve toplu taşıma gibi havasız ortamlar. Üçüncül olasılık probleme yoğun bir insan nüfusu olan dünyamız. Çok fazla seyahat ediyoruz. Eskiden küçük bir köyde hastalık çıktığında köy karantina ile korumaya alınır, oysa bugün milyonlarcalarca turist mevcuttur. Bu riskler devam ettikçe yeni virüslerin ortaya çıkma olasılıkları da yükseliyor.
Virüsler aslında insanlığa ders de verebilir ama insanlar haklı olarak önce korkuyorlar. Fakat geçmişe baktığımızda çiçek gibi, verem gibi ölümcül sonuçları olan hastalıklar da yaşadık. Çok sayıda insanımız geçen yüz yılda verem nedeniyle kaybettik. Verem kontrol altına alındı, bugün eskiden olduğu gibi ölümcül ve korku verici değil. Çiçek virüsü ise dünyada hastalık yapamayacak şekilde aşılama sayesinde silindi. 1.Dünya Savaşı aşırı kıtlık yüzünden meydana geldi, savaş sonrası yokluk İspanyol Gribi büyük bir salgını dile getirdi. Her zaman yeni bir virüsün çıkabileceğini unutmamak gerekiyor, tedbirli olmamız lazım.
Bir virüs hemen konağına öldürücü etki yapıyorsa o virüs ile bulaşma zamanı kalmıyor, mesela Ebola virüsü bulaştığı insanların yarısında başka birini öldürüyor bir kaç gün içinde, çok kişiye bulaşma fırsatı bulmuyor. Geniş toplumlara en çok zararı Corona virüsü gibi belli bir kuluçka süresi ve konağını öldürmeyen virüsler veriyor. İnsanı öldürmüyor ama yayılmış oluyor ve çok daha fazla kişiyi etkiliyor. Ağır bir nezle veya grip olarak seyreden bu hastalık sağlıklı insanlar atlatabiliyor.
Çin’den ithal edilen virüs taşıma var mı?
AIDS virüsü için benzer bir test yapılmıştı. AIDS’li biri ile aynı havuza girebilirsiniz veya AIDS hastasının kullandığı sunucu ve sıcak su ile yıkandıktan sonra virüs kapma şimdi sıfırlanıyor. Bu tür objelerden virüs bulaşması milyonda bir olabilir. Her virüs için dış yüzeylerde (konakçı hücre) sağ kalabilme ve yeni uygulama getirme edebilme kapasitemiz 20-30 dakika, haftalarca. Kolonya (etanol,% 70) ile bolca spreyle objeyi silerek sadece Corona değil onun virüsten korunursunuz. Çin’den gelen oyuncaklar gümrüklerde ultraviyole ışıkla dezenfekte etmek mümkündür.
Peki virüse karşı aşı geliştirmek mümkün mü? Her sene olduğumuz grip aşılarının artık eskisi kadar etkili söz doğru mu?
Daha önce var olmayan bir virüse karşı önceden aşı üretmek mümkün değil. Ancak AIDS virüsü ve kavrama virüsüne karşı karşı ilaçlarının Corona virüsü ile mücadelede yardımcı olduğu gözleniyor. Bu da gösteriyor ki Corona virüsüne karşı karşı diren kolumuz bağlı değil.
Her yıl için yeni grip aşı geliştirirken, Üretici şirketler bir istatistiki bir projeksiyon yapan bir önceki yıl bakıp bir sonraki yıl görülmesi iki veya üç virüse karşı karışık aşı hazırlanması geliştiriliyor ve o aşı% 70 gibi bir koruma sağlayabiliyor belirli bir bölge için tahmin tutarsa. Fakat sizin bölgenizde farklı bir grip virüsüne yakalandığınızda aşılanmış olsanız bile grip olma ihtimaliniz var, ancak gen de aşılanan kişiler başka daha hafif atlatabiliyorlar o seneki gribi.
Dünyada şu anda aşı geliştiren ve tüm dünyaya sunan belli başlı şirketler var, bu şirketler size üç, dört çeşit grip aşısı üretebilir ancak bu aşılar belli bir oranda koruma sağlar. Bizim bu zamanı kendi kaynaklarımızı kullanarak yerli-milli aşı geliştirme çabalarımızı hızlandırmak şart görünüyor. Ülkemizde böyle bir çalışma olsa sadece iki veya üç tür grip virüsüne karşı kompozit aşı değil de, beş-altı tür grip virüsü suşundan oluşan ve adjuvanlı aşılar geliştirilebilir. Sağlık sistemimize ülke olarak son önemli Yatırımlar yaptık. Çocuk aşıları alanında son beş yıldır önemli çalışmalar yapılmakta. Bu şekilde artık kendi aşımızı geliştirmek ve bu geliştirmek teknoloji geliştirmek zorundayız. Hammadde için birkaç şirkete bağımlı olmaktan çıkmamız lazım.
Aksi takdirde iklim değişikliğinin globalleşen dünyasında yepyeni virüslerin karşımıza çıkması çok da sürpriz olmayacak.
Kaynak: https://haberler.boun.edu.tr/tr/haber/yeni-virusler-nasil-evrimlesiyor-ve-yayiliyor