Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nesrin Özören: “Koronavirüs aşısında hücre deneylerinde ilerleme kaydettik” Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nesrin Özören, konuğu olduğu “Açık Dersler” etkinliğinde Koronavirüs aşısı için kendi geliştirdikleri mikrokürecik teknolojisiyle bazı hücre deneylerinde başarılı olduklarını, hayvan deneylerine geçişe hazırlandıklarını söyledi. Aşı çalışmaları ilerledikçe insan deneyleri için kaynağa ihtiyaç olacağını da vurgulayan Prof. Özören, “İnsan çalışmalarına giderken, yaklaşık 10 milyon euroyu yatırımcılardan bulmalıyız. Kriz zamanında kâr amacı gütmeyen üretim tesislerinin olması şart. Aşı bulunduktan sonra üretimi sadece ilaç şirketlerinin eline bırakmamalıyız. Bu her ülkenin kendi savunma stratejisinin bir parçası haline gelmeli” diye konuştu.
Türkiye’nin Koronavirüs aşısı araştırmalarıyla yakından takip ettiği, Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nesrin Özören, TEKFEN Holding’in desteğiyle Youtube’ta düzenlenen “Açık Dersler”in 16 Mayıs’taki konuğu oldu. “Aşı Teknolojisinin Gelişimi ve Yeni Virüslerin Yayılması “başlığıyla verilen derste Prof. Özören, patentledikleri mikrokürecik teknolojisini kullandıkları Koronavirüs aşısı araştırmalarında, bazı hücre deneylerinde başarılı olduklarını ve hayvan deneylerine geçişe hazırlandıklarını söyledi. Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zafer Yenal’in modere ettiği derste bilim insanı, insan deneylerine geçmek için milyonlarca euroya ihtiyaç olduğunu bu nedenle devlet ve özel sektör işbirliğinin gerektiğini de vurguladı. Prof. Dr. Nersin Özören’in sunumundan satır başları şöyle:
“SPIKE PROTEİNİNİ HEDEFLEDİK”
Geliştirdiğimiz “ASC” proteininden oluşan ‘mikrokürecik’ teknolojisini Koronavirüs aşısı geliştirmek için kullanıyoruz. Bu mikroküreciklere, Koronavirüs’ün hücrelerimize bağlanmasını sağlayan “Spike” proteininin ajanlarını yükleyerek, bağışıklık sistemimizi harekete geçirmeye çalışıyoruz. Türkiye’de aşı için çalışan 7 grup var. Bazıları virüsün kendisini, kimileri ölü halini kullanmayı tercih ediyor. Spike proteini Koronavirüs’ün hücrelerimize bağlanmasını sağlıyorsa, biz de aşı için dünyada birçokları gibi bunu hedefleyelim dedik. Ancak mikrokürecik hiç kimsenin denemediği bir teknoloji. Daha önce kuş gribiyle bazı kanserlerde mikrokürecik teknolojisinden faydalanmış, olumlu sonuçlar elde etmiştik. Şimdi bu teknolojiyle Koronavirüs aşı araştırmalarında bazı hücre deneylerinde ilerleme kaydettik. Yakında hayvan deneylerine geçeceğiz. Her aşamayı başarıyla geçsek bile “Faz 3”, yani insan deneylerine Eylül 2021’de başlayabiliriz.
“İNSAN DENEYLERİ İÇİN KAYNAĞA İHTİYAÇ VAR”
En iyi aşının biz de olmasını hayal ediyorum. O dünyayı kurtaran Türk olmak isterim. Boğaziçi’nde laboratuvarımıza gelen hibelerle bir yere geldik. Laboratuvarımızı destekleyen Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TÜBİTAK, Boğaziçi Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) ile üniversitemizin rektörü Prof. Dr. Mehmed Özkan’a çok teşekkür ederim. İlerleyen aşamalarda İnsan çalışmalarına geldiğimizde, yatırımcılardan yaklaşık 10 milyon Euro bulmalıyız. Kriz zamanında kâr amacı gütmeyen üretim tesislerinin olması şart. Aşı bulunduktan sonra üretimi sadece ilaç şirketlerinin eline bırakmamak gerekiyor. Bunun her ülkenin kendi savunma stratejisinin bir parçası haline gelmesi lazım. Hem devlet hem de şirketler arasında koordinasyon ve iyi niyet sağlanırsa, aşıyı geliştirdiğimizde, bunu istediğiniz oranda üretmek de mümkün olabilir. Çünkü aşı bulunsa bunu, hemen bir düğmeye basarak istediğiniz dozda üretemezsiniz.
“VEREM AŞISI OLANLAR DAHA AZ ÖLÜYOR”
Dünyada veriler gösteriyor ki, verem aşısı olanların Koronavirüsten ölüm oranı az. Ölümler ile verem aşısı arasında bir korelasyon göze çarpıyor. Bu henüz kesinleşmiş bir şey değil. ABD ve Avrupa’da bunun neden olduğuyla ilgili araştırmalar başladı. ABD’de verem aşısı çocukken zorunlu değil. Yani ABD’de Koronavirüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin oranı bu yüzden mi daha fazla? Henüz bilinmiyor.
“KORONAVİRÜS ÜÇ KOLDAN TÜRKİYE’YE GELMİŞ OLABİLİR”
Türkiye’de 61 kişiden Koronavirüs genomu dizilendi. Bunları analiz ettik ve mutasyonların değişik bölgelere denk geldiğini tespit ettik. Türkiye’de 8 çeşit aminoasit görüyoruz. Özellikle D614G, en sık görülen mutasyon. Bunlara dayanarak, Avrupa, Arabistan ve başka bir üçüncü koldan Koronavirüs’ün Türkiye’ye gelmiş olabileceğini düşünüyoruz. 61 örnek yeterli değil, başkalarına da bakmalıyız.
“ORTAYA ÇIKAN MUTASYONLAR PROJEYE ZARAR VERMEDİ”
Şu ana kadar projemize zarar veren bir mutasyon görmedik. Globalde de böyle değişikliğe rastlamadık. Spike proteininde bir nokta mutasyona uğrayarak değişse bile, diğer taraflar aşı çalışması için elverişli. Sahip olduğumuz teknolojiyle geliştirdiğimiz aşı, oda sıcaklığında bozulmamasına imkan tanıyor. Öte yandan diğer teknolojiler için 4 santigrat dereceye ihtiyaç var.
“Aşı Teknolojisinin Gelişimi ve Yeni Virüslerin Yayılması” başlıklı açık dersin videosuna ulaşmak için tıklayın.
Kaynak: https://haberler.boun.edu.tr/tr/haber/bogazici-universitesi-molekuler-biyoloji-ve-genetik-bolum-baskani-prof-dr-nesrin-ozoren